İnsan yumurtası çevresinde bulunan hücrelerin arasında hyaluronan adı verilen bir madde bulunmaktadır. Araştırmalar hyaluronan adlı bu maddenin yumurtayı dölleyecek olan spermin seçilmesinde etkili olabileceğini düşündürmektedir.
Bunu test etmek amacıyla, yani spermin yumurtanın çevresine tutunma yeteneğini ölçmek amacıyla Sperm Hyaluronan Binding Assay, (HBA) denilen bir test üretilmiştir. Bu test için baba adayından alınan sperm örneği incelenmekte ve hyaluronan maddesine bağlanan hareketli spermlerin oranına göre yorum yapılmaktadır. Yani semen örneği için bir HBA skoru belirlenmektedir. Şekil anormallikleri yüksek olan sperm örneklerinde HBA skorunun daha düşük olduğu (yaklaşık %40) buna karşılık normal dış görünüm özellikleri gösteren semen örneklerinde ise bu skorun daha yüksek (%70 ler seviyesinde) olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak da bu oran yüksek olan sperm örneklerinin iç yapısının da daha sağlıklı olabilecekleri bildirilmiştir. Semen örneklerindeki ağır şekil anormalliklerinin yüksek düzeyde olması aynı zamanda bu örneklerden elde edilen spermlerde genetik (kromozomal) bozukluk oranlarının da yüksek olduğunun belirtisi olabilmektedir. Dolayısıyla HBA testinin erkek kısırlığı vakalarında spermin olgunluğu, şekil ve kromozom anormallikleri riski hakkında bizlere bilgi verebilecek tanısal bir test olarak kullanılabileceği düşünülmüştür.
Spermlerdeki kromozomal bozukluğun yumurtanın döllenmesi sonrasında da düşüklere yol açabileceği olasılığından yola çıkarak, bu teknik kullanılarak yapılan seçimlerin düşük oranlarını azaltabileceği savunulmuştur. Ancak bugüne kadar bildirilen insan çalışmalarında bu test sadece spermler üzerinde araştırılmış ve sadece tanısal amaçlı olarak kullanılmıştır. Testin düşünülen amaca hizmet edebilmesi için, yani mikroenjeksiyon anında sperm seçiminde kullanılabilmesi ve bunun gebelik sonuçlarına ne etki yapabildiğinin gösterilmesi için daha fazla sayıda araştırma yapılması gerekir. Dünya literatüründe insanlarda klasik mikroenjeksiyon ve HBA-mikroenjeksiyonu karşılaştıran çok kısıtlı sayıda çalışma vardır.
Ayrıca insan spermi ve embriyolarında yapılan genetik araştırmalar embriyolarda oluşan problemlerin sperm kaynaklı olmaktan çok embriyo oluşum sürecinde ortaya çıkan yeni anormallikler olduğunu göstermiştir. Geçmişte Embriyo glue yani embriyonun rahme tutunmasını sağlayan yapıştırıcı ya da tutkal konusunda da benzer sansasyonel haberler yaratılmış ancak yapılan araştırmalarda işin gerçeğinin böyle olmadığı anlaşılmıştır. Sperm mıknatısının sonunun da aynı şekilde olması muhtemel olup bu konuda daha geniş çaplı araştırma sonuçları mutlaka beklenmelidir. İnsanlar üzerindeki çalışma sonuçları henüz bilim dünyasına ulaşmadan medyada sansasyonel bir haber olarak sperm mıknatısı ile daha yüksek döllenme ve gebelik oranları bildirilmesi ise kanımca yanlış bir tutumdur.